Selâm! Yeni yılın ilk bülteni ile karşınızdayız. Bu akşamüstü (01. 02. 2025 Cumartesi 17.00) gerçekleşecek olan Hukuk Felsefesi Alanındaki Son Çalışmalar Dizisi etkinliğinin 12’nci buluşmasını da sizlere hatırlatmak isteriz. Detaylara buradan ulaşabilirsiniz.
Bu ay yeni baskı yapmış bir kitabı da sizinle buradan paylaşmak isteriz. Dilara Buket Didin’in “Doğa Bilimlerinin Hukuk Felsefesine Etkisi: Modern ve Postmodern Paradigma Ekseninde Bir Değerlendirme" başlıklı eseri üçüncü baskısıyla yeniden raflarda.
Keyifli okumalar dileriz.
Geçtiğimiz Ay: Ocak 2025
Yayınlar
Kitaplar
Hamelink, Cees J.: İletişim ve İnsan Hakları İletişimsel Adalete Doğru, çev. Hamza Eren Sarıçam, 1. bs, İstanbul, Lejand, 2025.
İnsan hakları ve iletişim derin bir şekilde birbirine bağlıdır. İnsan hakları, ihlalleri ortaya çıkarmak ve diyaloglar geliştirmek için iletişime; iletişim ise ifade özgürlüğü ve mahremiyet kriterlerini sağlamak için insan haklarına gereksinim duyar. Birlikte, adaletin ve karşılıklı anlayışın çoğu zaman ulaşılamaz göründüğü günümüzün toplumsal ve uluslararası düzenine meydan okurlar. Bu kitapta Cees J. Hamelink, iletişim ve insan haklarının tarihsel evrimini okuyuculara aktarmaktadır. Bu özgün çerçevede, iletişim hakkı ve ifade özgürlüğü gibi konuların yanı sıra çevre krizinin ve dijital teknolojilerin ortaya koyduğu büyük zorlukları tartışmaktadır. Yazar, büyük bir yetkinlik ve tutkuyla, uluslararası insan hakları rejiminin iletişimin farklı biçimlerine uygulanmasında iletişimsel adaletin nihai hedef olduğunu savunmaktadır. Bu hedefe, ancak mevcut zayıf liberal insan hakları anlayışından, güçlü evrensel bir insan hakları anlayışına geçmeyi başarabilirsek ulaşılabilir. Alanının önde gelen akademisyenlerinden biri tarafından kaleme alınan bu kapsamlı kitap, medya ve iletişim öğrencilerinin, insan hakları alanındaki araştırmacıların, uygulayıcıların, aktivistlerin ve insan varoluşunun temeli olan iletişimi adalet kavramıyla ilişkilendiren herkesin ilgisini çekecektir.
Makaleler
Aydın, Özgür: “İbn-i Haldun’un Asabiyet Teorisi Temelinde Devletin Göç Planlaması ve Göçmenlerin Hakları İlişkisi”, Akdeniz Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 14, No: 2, 2025, s. 757-779.
Bu makalede, devleti oluşturan temel unsurlardan birisi olarak kabul edilen nüfus unsuru üzerine İbn-i Haldun’un asabiyet teorisi temelinde yaklaşımı ve modern devletin hukuk düzeninde dayandığı göçmen hakları ilişkisi incelenmektedir. İnsanların birbiri ile dayanışmasının oluşturduğu toplumdan herkesin evrensel kurallara göre hareket ettiği kalabalıklara dönüşüm, modern devletler açısından nüfus unsurundaki niteliğin takip edilmesini zorlaştırmaktadır. Özellikle kısa süreli seyahatlerle alışıldık hale genel kent hareketliliğinin yanında, göç ile gelenlerin oluşturduğu kalabalıklar, modern devlette nüfus unsurunu takip etme yükümlülüklerini önemli hale getirmiştir. Bilindiği üzere devlet oluşumundan bahsedebilmek için egemenlik ve ülke unsurlarının yanında nicelik olarak yeterli insan topluluğuna ve nitelik olarak birtakım bağlarla bir arada yaşama iradesine gerek vardır. Aksi takdirde, salt kalabalık halde yaşayan insan toplulukları bir devlet oluşturmazlar. İbn-i Haldun, tarihsel verileri ve dönemindeki sorunları gözlemleyerek devletin nüfus unsurunu incelemiştir. Onun nüfus unsurunu oluşturan insan topluluğundaki dayanışmaya karşılık geliştirdiği asabiyet teorisi, nüfus ve göç planlamasında dikkat edilmesi gereken hususlara açıklık getirmektedir. Siyasi iktidarların üzerine kuruldukları toplum içinde asabiyetin beklediği dayanışmayı sağlama görevlerinin bulunduğuna işaret eden İbn-i Haldun’a göre, bu görevin hakkıyla yerine getirilmemesi durumunda çözülme yaşanmaktadır. Ekonomik krizlerde, savaşlarda ve doğal afetlerde bir devletin güçlü olabilmesini sağlayan asabiyetin beklediği dayanışmadır. İnsanların haklarına erişme konusunda şüphe duymadığı bir devlete vatandaş olması, modern dönemde gözetilen dayanışmanın temelinde yer almaktadır. İbn-i Haldun’un önerileri doğrultusunda planlanan çalışmanın içeriği; düşünürün asabiyet teorisi bakımından nüfus unsurunu oluşturan toplumun niteliği, nüfus planlamasının gerekliliği ve göç edenlerin hakları ile yükümlülükleri arasındaki ilişkiden oluşmaktadır.
Aykanat, Mehmet, İbrahim Ülker: “Osmanlı Hukuk Eğitiminde Hukuka Giriş Dersi ve Ders Kitapları”, Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 6, No: 2 Prof. Dr. Mustafa Avcı'ya Armağan, 2025, s. 1466-1498.
Öz
Hukuk bilimi normatif yapısı, değişken ve esnek oluşu, doğrudan topluma yönelik olması ve toplumu değiştirme gücü ile diğer bilim dallarından ayrılır. Her bilim dalında olduğu gibi hukuk alanında da kendine özgü bir terminoloji vardır. Hukuk bilimi kendine özgü terimler, kavramlar daha da önemlisi bir metodoloji barındırır. Hukuk eğitimi, öğrenciye hukuk bilgisinin yanı sıra hukuk nosyonu kazandırmayı amaçlar. Bu nedenlerle hukuk eğitimine başlayan öğrencilere genel ve temel hukuk bilgisi, hukukun sistemi ve metodolojisini anlatmak üzere hukuka giriş dersleri verilmektedir. Hukuka giriş dersi hukuk fakültelerinin ve hukuk dersine yer veren diğer fakültelerin müfredatlarında en çok yer alan derstir. En çok ders kitabına sahip hukuk dersinin de hukuka giriş dersi olduğu söylenebilir. Çalışmamız Osmanlı hukuk eğitiminde hukuka giriş dersinin müfredatlardaki yerinin ve ilk ders kitaplarının değerlendirilmesine ilişkindir. Hukuka giriş dersinin yer aldığı okullar, bu okullarda okutulmak üzere hazırlanmış başlıca eserler, eserlerin yazarları ve içerikleri çalışmamızda anlatılmıştır. Farklı anabilim dallarına mensup araştırmacıların, farklı yöntemlerle yazdığı hukuka giriş eserlerinin Osmanlı hukukundaki görünümü genel hatlarıyla ortaya konulmuştur. Hukuk eğitimi veren okulların müfredatları taranmış, yayınlanmış ders kitapları tespit edilmiş, yazarların çalışma alanları ve kitapların içeriğinin hukuka giriş dersine uygunluğu değerlendirilmiştir. Çoğunlukla ders notlarına dayanan eserlerin çok kapsamlı olmadığı, yazarların alanlarına saplanmadan konuları oluşturdukları, kitaplarda farklı yaklaşımların söz konusu olduğu ve birtakım eksikliklerin bulunduğu görülmüştür. Her bir hukuka giriş kitabı sayfa sayısı, kapsamı, konu dağılımı, konuların ele alınışı gibi yönlerden farklıdır. Çalışmamızın kapsamı dışında kalan hukuka giriş konularına ilişkin makale türü araştırmalar üzerine ayrıca çalışılması gereklidir.
Dülger, Muzaffer: “Murray N. Rothbard’ın Liberteryen Hukuk Kuramı: Felsefi Ana Hatları ve Politik Çıktıları”, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, C. 30, No: 2, 2024, s. 596-620.
Öz
Çağdaş liberteryen felsefenin ve anarko-kapitalist düşüncenin en önde gelen figürlerinden biri Murray Rothbard’tır. Rothbard bir iktisatçı olarak bilinir ancak özellikle birkaç eserinde liberteryen bir hukuk kuramı ortaya koymaya ve mevcut hukuk dogmatiğinin hatalarını işaretlemeye çalışmıştır. Avusturya İktisat Okulu’nun praksiyolojik bakış açısı ve rasyonalist doğal hukuku gelenekleri üzerinde yükselen görüntü arz eden Rothbard’ın hukuk kuramına iki aksiyom şekil verir: Kendine-Sahiplik Aksiyomu ve Saldırmazlık Aksiyomu. Tasarımındaki hukuk düzeninin tüm açılımları, tümdengelimsel bir biçimde bu aksiyomlardan neşet eder. Onun liberteryen hukuk kuramının diğer karakteristik özellikleri, adeta kutsallaştırılmış bir özel mülkiyet hakkı, bu özel mülkiyet hakkının belirlemiş olduğu negatif bireysel özgürlük alanı ve bireyin ahlakî önceliğidir. Liberal hukuk ideolojisi tarafından adalet ve güvenlik ihtiyaçları nedeniyle “gerekli bir kötülük” olarak takdim edilen devlet mekanizması, Rothbard’ın kuramında hukuk düzeni içerisinden sökülüp atılmıştır. Çünkü o artık “gereksiz bir saldırgan”dır ve onun sunmuş olduğu tüm hizmetler, özel piyasa aktörleri tarafından da pekala sunulabilir. Bu makalede, teorik yapının esaslı unsurları ortaya konacak ve pratik çıktılar arasından en tartışmalı olanlar seçilerek Rothbard’ın liberteryen hukuk kuramının genel bir görüntüsü aksettirilecektir.
Özkan, Serhat: “Pyotr Kropotkin’in İnsan ve Toplum Anlayışı”, Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, No: 1, 2020, s. 97-134.
Öz
Bu çalışmada anarşist-komünist düşünür Kropotkin’in karşılıklı yardımlaşma teorisi incelenmiş, ardından insan doğasına ilişkin görüşleri ele alınmıştır. Kessler’den ilham alan Kropotkin, karşılıklı yardımlaşma düşüncesini, sosyal Darwinistlerin, insan ve hayvan toplumlarındaki rekabeti ve mücadeleyi doğallaştıran öğretilerine karşı geliştirmiştir. Kropotkin, sosyal Darwinistlerin Darwin’i yanlış yorumladığını ileri sürmüş, araştırmalarına ve gözlemlerine dayanarak, verdiği sayısız örnekte, türlerin evrimsel olarak ilerlemesini sağlayan temel faktörün rekabet değil, yardımlaşma olduğunu göstermiştir. Böylece, iyimser bir insan doğası anlayışı geliştirerek anarşizme bilimsel ve özgün bir katkı sağlamıştır. Bu çalışmada Kropotkin’in insan doğası anlayışının doğal uzantısı olarak ahlak anlayışı da ele alınmış, böylelikle birey-toplum arasındaki gerilimi nasıl aştığı incelenmiştir.
Yolcu, Abdullah: “Yargı Bağımsızlığı: Teorik Temeller, Tarihsel Gelişim ve Modern Tehditler”, Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 29, No: 51, 2024, s. 733-762.
Öz
Günümüzde demokratik yönetime sahip ülke iktidarlarının tamamı hukukun üstünlüğüne olan inançlarını dile getirmektedir. Bu ülkelerin hemen hemen tamamında yargı bağımsızlığına ilişkin temel ilkeler, uluslararası sözleşmeler ya da anayasal düzenlemeler ile yüksek güvenceler altına alınmaktadır. Yargı bağımsızlığı demokratik yönetimin vazgeçilmez unsuru kabul edildiğinden, yargının bağımsız ve tarafsız karar alması için dikkatle izlenmesi gereken etik değerler/ilkeler, birçok devletin ortak uzlaşı sağladığı uluslararası metinler ve bu metinler çerçevesinde oluşturulan ulusal düzenlemeler ile tesis edilmeye çalışılmaktadır. Hâkimin karar alma sürecinde herhangi bir iç ve dış etki altında kalmadan yalnızca yasalar çerçevesinde vicdani kanaati ile karar verme yetkisi yargı bağımsızlığı olarak ifade edilmektedir. Soyut hukuk kurallarının somut olaylara uygulanması olan yargı faaliyetinin yargı bağımsızlığına ilişkin temel etik değerler doğrultusunda yürütülebilmesi yargı kararlarının meşruluğu bakımından da oldukça önem arz etmektedir. Bununla birlikte antik dönemden modern devlete kadar doğrudan iktidarın, diğer etkenlerin ve yargı örgütünün kendi iç unsurlarının yargı kararlarına müdahale girişimleri olmuş ve olmaya devam etmektedir. Teknolojinin gelişimi ile insanlar arası etkileşimin kolaylaşarak artması yargı kararlarının medya ve özellikle sosyal medya aracılığı ile değerlendirilmeye açılması, yargının karar alma sürecinde baskısına maruz kaldığı yeni etkenlerden biridir. Bu çalışma ile uluslararası ve ulusal literatür kapsamında yargı bağımsızlığının önemi izah edilerek, karar alma sürecini olumsuz anlamda etkileyen geleneksel ve modern faktörler tespit edilerek bunların yargının karar alma sürecine tesiri açıklanmaya çalışılacaktır. Ayrıca modern faktörlerin yargıya müdahale girişimlerinin önlenebilmesi bağlamında çözüm önerileri sunulacaktır.
Sosyal Medya
Mihnet Değil Minnet - Perşembe Mektupları 10 - Prof. Dr. Yasemin IŞIKTAÇ
Prof. Dr. Yasemin Işıktaç, Perşembe Mektupları’nın ikinci dizisinin tanıtımını ve doğal hukuku konu alan ilk videosunu Ocak ayı içerisinde yayımladı.