Geçtiğimiz Ay: Ekim 2024
Yayınlar
Kitaplar
Hukuk Kavramı, Orj. Begriff und Geltung des Rechts, Robert Alexy, Çev. Altan Heper, Ankara, Fol Yayınları, 2024.
Makaleler
Delice, Aslan, “Anayasa Yargısı Karşısında Parlamento Egemenli̇ği̇ni̇ Yeni̇den Düşünmek”, Türkiye Adalet Akademisi Dergisi, No: 60, 2024, s. 1-30.
Öz
Hukuk devletini otoriter, totaliter, faşist devletlerden ayıran iki nitelik vardır. İlki, özgür ve eşit yurttaşların seçim yoluyla kendilerine uygulanacak üstün kuralları yapacak siyasilere vekalet vermesidir. Cebri hukuk düzenine meşruiyet temin eden, kendi kendine yönetimin özünü oluşturan hukuk devletinin olmazsa olmaz koşulu olan bu unsur, demokratik ilke olarak adlandırılabilir. Diğer nitelik ise tüm kamu gücünün anayasal/yasal kurallara uygun olarak kullanılmasını zorunlu kılan yasallık ilkesidir. Yüksek Mahkemelerin herkesi bağlayan nihai kararları, yalnızca kuralların yapımında yurttaşların eşit katılımına izin vermediği için değil özerk ve sorumsuz hakimlerin kullandığı kamu gücünün her tür yaptırımdan muaf olması nedeniyle de hukuk devleti için sakıncalıdır. Makale hukukun üstünlüğünden meşruiyete, güçlü ve zayıf anayasa yargısından siyasi soruna kadar çok sayıda kavramı açıklamayı ve bu kavramların demokratik teoriyle ne kadar uyumlu olduğunu irdelemeyi amaçlamaktadır. Bu bağlamda tespit edilen sorunlara çözüm önerisi olarak anayasal düzenin vesayet mercii haline gelen yüksek yargı yetkilerinin daraltılarak zayıf anayasa yargısına geçilmesi ve Meclise Anayasa Mahkemesi (AYM) kararlarını ortadan kaldırma yetkisinin tanınması önerilmiştir.
Akkaya, Tolga; Filiz Tepecik; Gökçe Varol; Onur Tabak, “Bölge Adli̇ye Mahkemeleri̇ Hukuk Dai̇releri̇ni̇n 2016-2022 Yıllarındaki Etki̇nli̇ği̇ni̇n Anali̇zi̇ ve Değerlendi̇ri̇lmesi̇”, Türkiye Adalet Akademisi Dergisi, No:60, 2024, s. 259 - 310.
Öz
Türk hukukunda adli yargı kolunda ilk derece hukuk mahkemesi kararlarının maddi ve hukuki yönden denetiminin sağlanması amacıyla 20 Temmuz 2016 tarihinden itibaren bölge adliye mahkemeleri göreve başlamıştır. Bu makale Anadolu Üniversitesinde yürütülen ve kabul edilen “Türk Medeni Yargılama Hukukunda Yeni Kanun Yolu Sistemi Bağlamında Bölge Adliye Mahkemelerinin ve Yargıtay’ın Etkinliğinin Değerlendirilmesi Projesi”nde elde edilen bulguların paylaşılması, değerlendirilmesi ve tartışılması amacıyla hazırlanmıştır. Çalışmada 2016-2022 yılları arasında bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinin iş yükü, ortalama görülme süreleri, elden çıkarma süreleri, hâkim sayıları, temizleme oranları incelenmiştir. Bölge adliye mahkemelerinin çeşitli verileri yıllara göre incelenerek, aralarında ilişki ortaya konulmuştur. Bu kapsamda bölge adliye mahkemeleri hukuk dairelerinin iş yükleri, yargılama süreleri, gelen işlerin temizlenme oranları yıllara göre tespit edilmiş, önceki yıllarla karşılaştırılmış ve bu oranlarda yıllar içinde meydana gelen değişim gösterilmiştir. Ayrıca Avrupa Komisyonu, Avrupa Adaletin Etkinliği Komisyonu (CEPEJ) tarafından yayınlanmış raporlardan yararlanılarak diğer seçilmiş ülke sistemlerindeki istinaf mahkemelerinin etkinliğine ilişkin verilerle karşılaştırma yapılmıştır. Böylece bölge adliye mahkemeleri hukuk dairelerinin performansı istatiksel verilerden yola çıkılarak analiz edilmiş ve değerlendirilmiştir. Çalışmanın sonuç bölümünde tespit edilen sorunların çözümüne dair öneriler sunulmuştur.
Yurtseven, Yılmaz; Hüseyin Ömer Adagideli, “Darü’l-Hi̇kmeti̇’l-İslami̇ye ve Üyeleri̇ni̇n Ahlak Konusunda Kaleme Aldığı Makaleler”, Türkiye Adalet Akademisi Dergisi, No:60, 2024, s. 213-240.
Öz
Osmanlı Devleti’nin son döneminde yıllar boyu süren savaşlar sosyal ve ekonomik yıkımlara neden oldu. Açlık, yoksulluk ve elverişsiz yaşam koşulları sonucunda halkın karşı karşıya kaldığı sıkıntılar toplumda çeşitli olumsuz tutum ve davranışların yaygınlaşmasını tetikledi. Böyle bir süreçte kurulan Darü’l-hikmeti’l-İslamiye’nin en önemli görevi yaptığı yayın ve çalışmalarla İslam dininin güzelliklerini halka duyurarak toplumda görülen bu arızaların giderilmesine katkı sağlamaktı. Meşihat makamının resmi yayın organı olarak yayın hayatına başlayan Ceride-i İlmiye dergisi, 1918 yılında Darü’l-hikmeti’l-İslamiye’nin kurulmasıyla bu yeni kurula devredildi. Ceride-i İlmiye bu noktadan sonra bir taraftan Darü’l-hikmeti’l-İslamiye’nin merkez ve taşra teşkilatında gerçekleştirdiği çalışmalar hakkında bilgiler verirken diğer taraftan kurul üyelerinin çeşitli konularda kaleme aldığı makaleleri yayımladı. Çalışmada ilk olarak Darü’l-hikmeti’l-İslamiye’nin kurulmasına zemin hazırlayan sosyolojik ve siyasal ortam, kurumun açılması sırasında gerçekleştirilen yasal düzenlemeler ve kurumun teşkilat yapısı hakkında bilgilere yer verilmiştir. Ardından Darü’l-hikmeti’l-İslamiye üyelerinin ahlak konusunda Ceride-i İlmiye’de yayımladığı makaleler incelenerek üyelerin bu konuda üzerinde durduğu problem ve çözüm yolları tespit edilmiştir. Böylece kurumun meydana çıkışındaki temel gayenin ne ölçüde gerçekleştirilebildiği ortaya konarak literatüre katkı sağlanması amaçlanmıştır. Yazarların önerdiği çözüm ; her ferdin yaptığı hataların farkına vararak tövbe etmesi ve dinin emrettiği doğrultuda yaşam sürmeye başlamasıdır. Darü’l-hikmeti’l-İslamiye’nin açılması hakkında gerçekleşen meclis görüşmeleri kuruma karşı iki farklı görüşü yansıtmaktadır. Görüşlerden ilki; böyle bir kurumun yıllarca süren savaşların getirdiği yoksulluk ortamında israftan öteye gitmeyeceğidir. İkinci görüş sahipleri ise kuruma ayrılan bütçenin yetersiz olduğunu ve toplumun ahlakını yükseltmek üzere tesis edilen böylesi bir kurum için gereken bütün fedakarlığın yapılması gerektiğini savunmuştur. Kurum, gerçekleştirdiği faaliyetler neticesinde kendisinden beklenen faydaları sağlayamadığına dair eleştirilerle karşılaşmıştır. Ceride-i İlmiye ismindeki yayın organında ayda bir yayınlanan makalelerin toplumun ahlakına olumlu tesir etmede yetersiz kaldığı eleştirilerin temel noktasını oluşturmuştur.
Göksu, Vahap, “Kamusal Alan ve Kamuoyu İle İli̇şki̇si̇ Bağlaminda Sosyal Medyanın Demokrasi̇ye Etki̇leri̇ ve E-Demokrasi̇ Kavramı”, Toplum Ekonomi ve Yönetim Dergisi, C:5, No:3, 2024, s. 529 - 547.
Öz
Temsili demokrasinin işleyiş prensipleri açısından temsil sistemine dayanması, halkın önemli bir kesiminin siyasal süreçlerden ve demokratik katılma faaliyetlerinden dışlanmasına yol açan bir takım meşruluk krizlerini de beraberinde getirmiştir. Yaşanan temsil ve katılma krizlerinin aşılabilmesi için yurttaşların kamusal alanda ve karar alma süreçlerinde daha fazla varlık göstermesi bir zorunluluk olarak karşımıza çıkmaktadır. Kamuoyu hakkında daha çok bilgilendirilmiş ve kanaatlerini özgürce dile getirebilen bireylerden oluşan bir toplumda siyasal kararlar da daha demokratik süreçlerden geçerek alınmış olacaktır. Temsili demokrasinin kurumlarının vatandaşların söz konusu karar alma süreçlerine katılımını sağlayacak araçları sunmada eksiklikler yaşaması, bu konuda yeni araç ve ortam arayışlarına neden olmuştur. Bu bağlamda sosyal medyanın bu arayışlara çözüm olabilecek birtakım niteliklere sahip olduğu düşünülmektedir. Bireysel ve toplumsal yaşamın her alanında yaygın bir biçimde kullanılan sosyal medya, siyasal, kültürel ve ekonomik bütün sistemleri de kendi çalışma prensipleri çerçevesinde etkilemektedir. Sosyal medyanın etkileşime dayalı özellikleri nedeniyle kamusal müzakere alanı oluşturma potansiyelinin varlığı, demokratik süreçlere katılma açısından yurttaşlara yeni imkânlar sunmaktadır. Artık kamuoyu ve kamusal alanın sosyal medya platformları ve internet ağları üzerinden de oluşabileceği düşünülmektedir. Bu durum demokratik süreçlerin ve hatta bütünüyle demokrasinin kendisinin de yeniden şekillenmesine, internet ve sosyal medya bağlantılı yeni bir demokrasi anlayışının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Çalışmada sosyal medyanın, kamuoyu, kamusal alan ve demokrasi ile ilişkisi üzerine literatür taramasına dayalı bir betimsel analiz yapılmıştır.
Arpalıer, Seçkin, “Merkez-Çevre Teori̇leri̇ ve Modern Dünya Si̇stemi̇nde Eşi̇tsi̇zli̇k: Malezya Örneği̇ Üzeri̇ne Bi̇r İnceleme”, Toplum Ekonomi ve Yönetim Dergisi, C:5, No:3, 2024, s. 512 - 528.
Öz
Globalist teorilerin bünyesinde bulunan Merkez-Çevre Teorileri uluslararası ilişkilerde çatışmayı açıklayan teoriler arasında öne çıkmaktadır. Teori kapsamında modern dünya sistemde bulunan aktörler arasındaki güç farklılıkları tarihi, ekonomik, siyasi ve askeri perspektifte incelenmiştir. Bu çalışmada modern uluslararası sistemdeki eşitsizlik Merkez-Çevre teorilerinin yanında globalist, pluralist, realist, neorealist, liberalist, neoliberalist, marxist, neo-marxist, bağımlılık teorileri ile Sosyal Darwinizm, yapısalcı ve Kuzey-Güney ilişkilerini inceleyen yaklaşımlar ile kuvvetlendirilmiştir. Coğrafi keşifler, toprak reformları ve ticaret devrimleri sonucu biriken sermaye, Sanayi Devrimi’yle birlikte kullanılmış ve bu süreç Walt Whitman Rostow’un Kalkınma Modeli Teorisi ile analiz edilmiştir. Teori çerçevesinde olgu olarak ‘Malezya’ örneği ele alınarak irdelenmiştir.
Akarca, Alparslan, “Pierre Bourdieu: Bi̇li̇msel Alan ve Düşünümsel Yöntem”, İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, C.23, No:50, s. 2052-2071.
Öz
Bilimsel alan özerk olmalıdır. Çünkü tahakküm altındaki bilim, tahakkümü yeniden üreten bir bilimdir. Bilimsel tutum bilime katkı ile topluma katkı arasındaki olası farkı belirleyecektir. Düşünümsel metodoloji ise bilim insanlarına bilimin bilimini yapma fırsatını verecek olan bir yöntemdir. Bourdieu’nün yöntemi, nesnellik ilkesinden fazlasıdır. Bu, nesnelliğin nesneleştirilmesidir. Öyle görünüyor ki, Bourdieu, bilimi bilim insanlarına karşı korumaya çalışmaktadır. Ancak diğer yandan bu, öylesine paradoksal bir durumdur ki, bilim insanları bu paradoksu aşmak için bilime başvurmak zorundadır.
Amaç: Bu makalenin amacı Bourdieu’nün bilim dünyası üzerine çalışmalarını incelemektir. Makalede kullanılan metodoloji bir kavram analizi yöntemidir. Temel amacımız iktidar karşısında (iktidarın içsel ya da dışsal olması farketmez) bilimsel özerklik, sosyal süreçler karşısında bilimsel tutum ve düşünümsel metodoloji konusunu tartışmaktır.
Yöntem/Tasarım / Metodoloji / Yaklaşım: Bu çalışmada kavramsal içerik analizi yöntemi kullanılmıştır.
Bulgular: Bourdieu bilim alanındaki temel problemlerin çözümünde yeni bir yöntem, yani düşünümsel metodolojiyi ileri sürmektedir. Bu nedenle böylece Bourdieu, bilim dünyasını mercek altına alıyor. Özetle, düşünümsel yöntemi bilim dünyasıyla tanıştıran Bourdieu’nün hem bilime hem de bilim felsefesine önemli katkı sağladığı söylenebilir.
Özgünlük: Bourdieu’nün bilimsel alan ve akademi üzerine çözümlemeleri, esas olarak alan teorisine dayanmaktadır. Dolayısıyla, çalışmamızda alan, habitus, sermaye, tahakküm ilişkileri kavramları ve bir alternatif yöntem olarak düşünümsel metodoloji kavramına odaklanılmıştır.
Işık, Ufuk, “Yaralama Suçunu Etki̇leyen Sosyo-Ekonomi̇k Faktörler: Türki̇ye Örneği̇ (2006-2020)”, Toplum Ekonomi ve Yönetim Dergisi, C:5 No:3, s. 593 - 606.
Öz
Bu makale, Türkiye'de yaralama suçlarını etkileyen milli gelir ve kaba boşanma hızı gibi sosyo-ekonomik faktörleri incelemektedir. Çalışma, ekonomik refah seviyesi ve aile yapısındaki değişimlerin suç oranları üzerindeki etkilerini araştırmaktadır. Çalışma, 2006-2020 yılları arasında Türkiye’de il bazında panel veri analizi yöntemiyle gerçekleştirilmiştir. Bu analizde, yaralama suçundan hapse giren kişi sayısı bağımlı değişken olarak alınmış, kişi başı düşen milli gelir ve kaba boşanma hızı ise bağımsız değişkenler olarak değerlendirilmiştir. Elde edilen bulgular, yaralama suçu ile kişi başı düşen milli gelir arasında herhangi bir anlamlı bir ilişki bulunmazken, kaba boşanma hızında meydana gelen artış yaralama suçundan hapse giren kişi sayısını pozitif yönde etkilemektedir.
Gelecek Ay: Kasım 2024
Etkinlikler
Çağdaş Hukukçular Derneği 50. Yıl Konferansı - Kriz: "Anlatılan Senin Hikayendir"
1-2 Kasım 2024 tarihleri arasında İzmir Sanat Merkezi’nde düzenlenecek olan etkinlik Ekonomik Kriz, Göç, Savaş, Faşizm, Ekoloji, Yargı başlıklarında altı oturum ile gerçekleşecek.
Modern Dünyada Çoçuk Hakları
Rona Serozan Karşılaştırmalı Hukuk Araştırmaları Vakfı tarafından düzenlenen etkinlik 20 Kasım 2024 tarihinde İstanbul Üniversitesi Doktora Salonu'nda, Aile Bağlamında Çocuk Hakları, Çocuğun Kişilik Haklarına İlişkin Meseleler, Dijital Ortamda Çocuk Hakları başlıkları altında üç oturum halinde gerçekleşecektir.
Lisansüstü Felsefe Çalıştayı - Kant Çalışmaları: Hans Kelsen’in Kantçılığı Üzerine Bir Soruşturma
Lisansüstü Felsefe Çalıştayı’nın düzenlediği Kant Çalışmaları’nın 3 Kasım tarihli oturumunda Mehmet Odabaşı “Hans Kelsen’in Kantçılığı Üzerine Bir Soruşturma” başlıklı sunumunu gerçekleştirecek.
Çalıştay hakkında detaylı bilgi için tıklayınız.
Programa kayıt için tıklayınız.
Eşitlik Fenomeni ile Politik Özgürlük Arasında Alexis de Tocqueville
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nin düzenlediği Politik Felsefe Günleri’nin beşinci buluşması 7 Kasım 2024 tarihinde iki oturum olarak gerçekleşecektir.